Monday, May 25, 2009

Tarih tekerrür etmez bunu hangi manyak söyledi ?

Bileğimi kestim / bileğini kestin:
ordan çektiğimiz iki damarı bağladık birbirine.
Artık büyük dolaşım'ın adı, SEVDA'dır!
İçimde hissederken kanını, bu şehrin daraldığını / aşağılara doğru genişlemek istediğini düşünüyorum.
Kanın beni üşütüyor. Sen sakın menenjit olma, e mi?!

'Hiçbir şeyi unutma! Ben unutmayacağım!.'
diye fısıldamıştın kulağıma otobüse binerken.
Arkanda seni seven adam duruyordu. Bakışlarımı kaçırmıştım.
Bakışlarımı kaçırıp yüzümden fidye istemiştim.
Şimdi aynı bardaktan su içemiyoruz!
Ben bunu biliyorum, su biliyor, bardak biliyor; bir sen bilmiyorsun!

Seyahat acentaları önünde ayrılan,
orada kavuşan, orada bir tutkuya büyümesi için
izin veren insanlardan bizi ayıran nedir ki..
Ayrılığı dört tekerleğin yönüne bindiren mi suçludur, o dört tekerleğe bir beşinci tekerlek olarak eklenen mi?!
Ansiklopediler açıklayamıyor bunu!

Dallı budaklı bir bedende,teras katındayız!
Bütün görüp görebileceğimiz: HAYAT!
O yüzden zar tutma,kağıt kurma,taş çalma aşkın peşinde koştururken!

Kök salmak, bitkilere has bir özelliktir; sen tek bir yere yerleşemezsin.
Geleceksin. Seni ölüme, aykırılığa, başkaldırıya davet eden, ait olduğun, bu soktuğum cehenneme geleceksin.
Bir çeşit love story meselesi!
Ama cesaret, biraz da büzük meselesi!

Sesim duyuluyor mu?! Sesimi işitmeye çalışanların kulakları var mı?!
Gece otobüslerinde cam kenarı masalları.
Gece otobüslerinde valizlere, çantalara doldurulup götürülen onca an!
Gece otobüslerinin seveni karartan o soluk, sarı ışıkları!
Karanlık bir kutu bu.
Karanlığı yasallaştıran, karanlığı bir güç gösterisine dönüştüren,
aydınlıklarla sınırlı olduğunu kanıtlayan bir kutu bu otobüs!
Muavini çağır yanına ve ona de ki: 'ben asla gelmemiştim,asla da dönmüyorum!.

'Zamana arka çıkan kahramanlar, yiğitlikler-trajik çelişkiler ve bir boka yaramayacak hüzünler için yakınlaştık seninle.
Yeni yıkanmış bir salkım üzüm gibiydin şarabını saklayan.
Ben Ortaçağ Avrupası'nı anlatan uzun metrajlı, biraz yavan, biraz vakit geçirtici bir filmdim;
sen ise Nirvana'ya ait şık bir klip!
Aşk, ağır iştir: emekli olamazsın, sigortası yoktur, ikramiye alamazsın, yıllık tatil izni verilmez,greve kalkıştın mı yersin sopayı, her dakika lokavt tehlikesiyle burun burunasındır,kaza riski yüksektir,amatörce uğraşılır!

Aşk, ağır iştir! Yol boyunca bunları şoföre dayatamazsın .
O, uykuya yenilmek üzeredir, sen ise rüyaya!
Yolculuklar neye ulaşma isteğidir?!
Bir inkar, bir veda, bir çarpışma, bir yaralanma nedeni midir?!
Böyle siktirip gitmek, geride kalanı sahnede zorla Stand Up Tragedia oyuncusu kılmaz mı?!
Bu kılınan, farz mıdır?!

Bambaşka aşk yolculukları yapmak zorunda kalacaksınız.
Bu dediklerim menenjite yol açmaz değil mi?!
Sen frengi de olma!
Karanlık bir kutu bu otobüs. Buğuladığın cama birşeyler yazmaya çalışırken sen, hareket ediyor araç.
Bakıyoruz ardından.

İşte gidiyorsun!
Gidiyorsun işte! Bir kenti terkediyorsun. Belki de sonsuza kadar.
Sonsuzluk neyse, ne halta yararsa, sonsuza kadar kadar terkediyorsun belki de.
Kaybolan farlara, stop lambalarına şöyle seslenmek geliyor içimden:

'Ben bir silahım! Ama hiçbir silah yaralamaz insanı, bir başka insan olmadan !'

K.İskender

No comments: